T.C.
YARGITAY
Onikinci Ceza Dairesi
E: 2023/6319
K: 2023/5590
T: 13.12.2023
• Basit Taksir
• Bilinçli Taksir
• Gerekçe
• Kusur
• Sosyal İnceleme Raporu
• Taksirli Öldürme
• Temel Cezanın Belirlenmesi
• Yaş Küçüklüğü
Özet: Suç tarihinde on beş yaşını doldurmuş olmasına rağmen on sekiz yaşını doldurmayan ve adli soruşturma öncesinde de yaşı ile ilgili bir husus ileri sürülmeyen suça sürüklenen çocuğun kimlik yaşı ile fiziki görünümünün uyumlu olduğunun gözlemlenmesi karşısında suça sürüklenen çocuğun yaşına ilişkin ayrıca araştırma yapılmaması isabetli görülürken; meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği halde dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremeyen suça sürüklenen çocuğun eyleminin basit taksir düzeyinde kaldığı gözetilmeden verilecek cezada 5237 sayılı Kanun’un 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılması; asli kusurlu olarak bir kişinin ölümüne ve iki kişinin basit tıbbi müdahaleyle giderilebilir ölçüde hafif nitelikte yaralanmasına neden olan suça sürüklenen çocuk hakkında orantılılık ilkesine aykırı biçimde temel cezanın 9 yıl hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle fazla hapis cezası tayini ile sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçeli olarak açıklanmaması isabetli görülmemiştir.
(2918 s. Trafik K. m. 51, 52)
(5237 s. TCK m. 22, 31)
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGITAY İLAMI
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
1.İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin, 07.06.2023 tarihli ve 2023/80 Esas, 2023/268 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinin ikinci fıkrası, 22. maddesinin üçüncü fıkrası, 31. maddesinin üçüncü fıkrası, 62. maddesinin birinci fıkrası ve 63. maddesinin birinci fıkrası uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.
2.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.09.2023 tarihli ve 2023/3808 Esas, 2023/3601 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve katılanlar vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak;
1.Suça sürüklenen çocuğu işçi olarak çalıştıran ve ona şirket işlerinde ehliyetsiz araç kullandıran kişi ya da kişiler tespit edilip haklarında 5237 sayılı Kanun’un 85. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kamu davası açılması sağlandıktan sonra suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun 5237 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası, 22. maddesinin dördüncü fıkrası ve 61. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi bağlamında değerlendirilmesi gerekirken, bu konuda kovuşturma genişletilmeden eksik incelemeye dayalı olarak suça sürüklenen çocuğun cezalandırılmasına karar verilmesi,
2.Katılanlar vekilinin suça sürüklenen çocuğun yaşı konusundaki tereddütlerin giderilmesini talep etmiş olması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 218. maddesinde öngörülen kanuni düzenleme çerçevesinde, usulüne uygun olarak yapılacak araştırma ve alınacak rapora göre suça sürüklenen çocuğun suç tarihi itibarıyla on sekiz yaşını doldurup doldurmadığı belirlendikten sonra hukuki durumunun irdelenmesi yerine bu konuda kovuşturma genişletilmeden eksik incelemeye dayalı olarak hakkında 5237 sayılı Kanun’un 31. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanması, kabul ve uygulamaya göre de suça sürüklenen çocuğun eyleminde bilinçli taksirin koşulları oluşmadığı hâlde suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrası uygulanmak suretiyle suçun hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmesi nedeniyle katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddi ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren 23.10.2023 tarihli ve 2023/106394 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının Temyiz Sebepleri
Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz sebepleri; dava konusu olayda aşırı hız şeklindeki tek bir bilinçli taksir oluşturan hâlin söz konusu olması nedeniyle suça sürüklenen çocuğa hükmolunan temel cezada 5237 sayılı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/3) oranında artırım yapılması gerekirken, kazaya yapacağını anlayan suça sürüklenen çocuğun iki eliyle yüzünü kapatması da bilinçli taksir oluşturan hâl olarak değerlendirilip, aynı Kanun maddesi ve fıkrası uyarınca (1/2) oranında artırım yapılması suretiyle suça sürüklenen çocuğa fazla ceza verilmesinden dolayı usul ve yasaya aykırı olan hükmün suça sürüklenen çocuk lehine bozulması gerektiğine ilişkindir.
B. Katılanlar Vekilinin Temyiz Sebepleri
Katılanlar vekilinin temyiz sebepleri; gerek soruşturma gerek kovuşturma evresinde suça sürüklenen çocuğun yaşının tespitini talep etmelerine rağmen bu konudaki taleplerinin reddedilerek, suça sürüklenen çocuk hakkında eksik araştırma ve inceleme neticesinde hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 31. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca indirim yapıldığına, temel cezanın üst sınırdan belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediğine ve re’sen gözetilecek diğer nedenlerle suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükmün bozulması gerektiğine ilişkindir.
C. Suça Sürüklenen Çocuk Müdafiinin Temyiz Sebepleri
Suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebepleri; suça sürüklenen çocuğun sabit olan eylemi basit taksir düzeyinde kaldığı ve koşulları oluşmadığı hâlde suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne, yasal ve yeterli gerekçeye dayanılmaksızın temel ceza alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmek ve hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/2) oranında artırım yapılmak suretiyle suça sürüklenen çocuğa fazla ceza hükmedildiğine, kabul ve uygulamaya göre ise sonuç hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi gerektiğinin gözetilmediğine ve re’sen nazara alınacak diğer nedenlerle suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükmün bozulması istemine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre:
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1.İlk Derece Mahkemesince, kazadan sonra tanzim edilen ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi ile olay yeri inceleme raporu, kaza ile ilgili temin edilen görüntüler ile görüntülerin içeriği, suça sürüklenen çocuğun alkollü olup olmadığını tespite yönelik rapor, ölenin ölüm sebebinin belirlenmesine dair Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin otopsi raporu, mağdurların sağlık durumlarına ilişkin İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün raporları, kusur durumuna ilişkin soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporu başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; suça sürüklenen çocuk Adem’in, sevk ve idaresindeki çalışmakta olduğu şirkete ait ticari kamyonet ile 13.10.2022 tarihinde gece saat 05.30 sıralarında, yağmurlu havada, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, bölünmüş, toplam 7 metre genişliğindeki iki şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi ıslak, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimli, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı caddede, Ferhatpaşa istikametinden Kozyatağı istikametine yasal hız sınırının üzerinde seyir hâlindeyken, beyanına göre önüne çıkan kediye çarpmamak için direksiyon manevrası yaptığı esnada araç üzerindeki hakimiyetini kaybedip, yolun sağına doğru ters yönde savrularak, önce yol kenarına park etmiş ticari taksiye ve son olarak bir iş yerine doğru koşan yayalara ve iş yerine çarpması sonucu yaya Buğra Kaan’ın olay yerinde öldüğü, ölenin annesi olan mağdur yaya Nurcan ile diğer mağdur yaya Samet’in etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir ölçüde hafif nitelikte yaralanarak, suça sürüklenen çocuktan şikâyetçi oldukları, kazanın akabinde olay yerini terk eden ve aynı gün karakola giderek teslim olan suça sürüklenen çocuğun, saat 08.35’te yapılan ölçümde alkolsüz olduğunun tespit edildiği, kamyonetin hızı ve fren izi uzunluğuna ilişkin ise herhangi bir belirleme yapılmadığı, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.
2.Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının açıklanan şekilde gerçekleştiği kabul edilen olayla ilgili olarak İlk Derece Mahkemesince, kazadan sonra tanzim edilen ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ile kusur durumuna ilişkin soruşturma evresinde düzenlenen 25.10.2022 tarihli rapora itibar edilip, kazanın oluşumunda suça sürüklenen çocuğun asli kusurlu olduğu; ayrıca, “SSC’nin, bilirkişi raporu, kaza tespit tutanakları ile sabit olan mahal şartlarına uygun olmayan ve azami hız sınırının kaza tespit tutanağında da belirtildiği üzere 50 km/saat olduğu yolda, havanın yağmurlu olduğu bir günde, emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare etmesini engelleyecek biçimde aşırı hızlı bir şekilde kavşağa gelerek direksiyon hakimiyetini kaybederek ve bunun neticesinde maktule çarpmadan önce fren tedbiriyle güvenli durabilecek bir şekilde seyir etmeyerek hâlâ elleriyle iki yüzünü kapatması sonucu meydana gelen kazada” biçimindeki gerekçelere dayalı olarak suça sürüklenen çocuğun bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilerek, bir kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasından dolayı suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85. maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
1.Suça sürüklenen çocuğun, çalışmakta olduğu şirkete ait ticari kamyonet ile boş kasaları hale götürmek üzere, gece saat 05.30 sıralarında, yağmurlu havada, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde seyir hâlindeyken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da vurgulandığı üzere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 51. ve 52. maddelerine aykırı şekilde yasal hız sınırının üzerinde olan süratini kavşağa yaklaştığı hâlde azaltmayıp, hızını, kullandığı aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmaması nedeniyle direksiyon hâkimiyetini kaybederek, bir kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmasından dolayı kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğu, aynı bilirkişi raporunda suça sürüklenen çocuğa sürücü belgesi bulunmadığı ve mesleği şoförlük olmadığı hâlde araç kullandıran şirket yetkilisinin tali kusurlu olduğu belirtilmiş olup, soruşturma evresinde tefrik edilen şirket yetkilisi hakkındaki dosyanın, temyiz incelemesine konu edilen dava dosyası bakımından sübuta, kusur durumuna ve suçun nitelendirilmesine herhangi bir katkı sağlamayacağı gibi, ceza muhakemesinde, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılama yapılmasının genel kural, yargılamaların birleştirilmesinin ise istisna olduğu; ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 22. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.” ve aynı Kanun maddesinin beşinci fıkrasında, “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.” şeklinde düzenlemelere yer verildiği de göz önünde bulundurulduğunda, suça sürüklenen çocuğu işçi olarak çalıştıran ve ona şirket işlerinde ehliyetsiz araç kullandıran kişi ya da kişiler hakkında kamu davası açılması sağlandıktan sonra suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğine dair Tebliğname’deki (1) numaralı görüşe iştirak olunmamıştır.
2.Resmî nüfus kayıt örneğine göre suça sürüklenen çocuğun 30.11.2004 tarihinde doğduğu ve doğumunun 14.12.2004 tarihinde nüfusa tescil edildiği, temyiz incelemesine konu edilen dava dosyasındaki trafik kazasının 13.10.2022 tarihinde meydana gelmesi nedeniyle suç tarihinde on beş yaşını doldurmuş olmasına rağmen on sekiz yaşını doldurmadığı ve adli soruşturma öncesinde de yaşı ile ilgili bir hususun ileri sürülmediği, katılanlar vekili tarafından 26.04.2023 tarihli duruşmada “SSC’nin yaşının tespitini istiyoruz, 18 yaşını doldurmasına az kalmıştır, daha önce de aracı benzer şekilde kullandığını belirtmiştir, bu sebeple takvim yaşından daha büyük olabileceğini düşünüyoruz” biçiminde talepte bulunulmuş ise de İlk Derece Mahkmesince suça sürüklenen çocuğun kimlik yaşı ile fiziki görünümünün uyumlu olduğu gözlemlenerek, “SSC’nin takvim yaşından daha büyük olabileceğine dair talepteki hususların yeterli şüphe yaratacak hususlar olmaması ve bunların dosyaya yansımış herhangi başka bağımsız iddia veya rapora dayanmıyor oluşu” biçimindeki ara kararla talebin reddedildiği, açıklanan bu hususlar birlikte göz önünde bulundurulduğunda, suça sürüklenen çocuğun yaşına ilişkin katılanlar vekilinin iddiasının içeriği itibarıyla da soyut olup, bu hususun suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı Kanun’un 31. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasını engellemek için ileri sürüldüğü, sonuç olarak 5271 sayılı Kanun’un 218. maddesi uyarınca bir araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı anlaşıldığından, Tebliğname’deki (2) numaralı görüşe iştirak olunmamıştır.
B. Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı ile Suça Sürüklenen Çocuk Müdafii ve Katılanlar Vekilinin Temyiz İstemleri Yönünden
1.Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve katılanlar vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.
2.Kazadan önce 50-60 ya da 65-70 kilometre/saat hızla seyir hâlinde olduğunu beyan eden suça sürüklenen çocuğun, yönetimindeki kamyoneti yasal hız sınırının bir katını aşacak şekilde 100 kilometre/saat üzerinde hızla sürdüğüne dair herhangi bir tespitin bulunmadığı, “… yolun yağışlı ve kaygan olması sebebiyle aracın hakimiyetini kaybettim, araç önce sola, sonra sağa doğru yöneldi, kaza yapacağımı anlayınca iki elimle yüzümü kapattım” biçimindeki savunmasının neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket ettiğini değil, çarpma öncesi paniğe kapıldığını açıklamadan ibaret olduğu, sürücü belgesiz araç kullanmanın ise tek başına bilinçli taksir hâli olarak kabul edilemeyeceği, sonuç olarak meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği hâlde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremeyen suça sürüklenen çocuğun eyleminin basit taksir düzeyinde kaldığı gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğü ve hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/2) oranında artırım yapılmak suretiyle suça sürüklenen çocuğa fazla ceza verildiği anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının ve suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebepleri yerinde görülmüş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmuştur.
3.Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Hükmün başında; suçun işlendiği zaman diliminin yazılmaması suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 232. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendine uyulmadığı,
b) Asli kusurlu olarak bir kişinin ölümüne ve iki kişinin etkisi basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir ölçüde hafif nitelikte yaralanmasına neden olan suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, alt sınırdan uzaklaşılarak, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun bir ceza hükmedilmesi yerine benzer olaylarla karşılaştırıldığında eylem ile ceza arasındaki muvazeneyi bozacak şekilde ve orantılılık ilkesine aykırı biçimde temel cezanın 9 yıl hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle suça sürüklenen çocuğa fazla ceza tayin edildiği,
c) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 09.12.2021 tarihli ve 2020/6-99 Esas, 2021/627 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; 5237 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi ile Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 20. ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında sosyal yönden inceleme yaptırılmasının zorunlu olmadığı; ancak sosyal inceleme raporuna gerek görülmediği takdirde gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmediği
Anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyiz sebepleri bu kapsamda yerinde görülmüş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (B) bendinin (2.) ve (3.a, 3.b, 3.c) numaralı paragraflarında açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.09.2023 tarihli ve 2023/3808 Esas, 2023/3601 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçirilen süre dikkate alınarak suça sürüklenen çocuğun TAHLİYESİNE, suça sürüklenen çocuğun başka suçtan hükümlü ya da tutuklu olmaması hâlinde salıverilmesi için İlk Derece Mahkemesine ve ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.12.2023 tarihinde karar verildi.