T.C.
YARGITAY
Onikinci Ceza Dairesi
E: 2023/6284
K: 2023/5591
T: 13.12.2023
•Hükmün Gerekçesi
•Olası Kast/Basit Taksir
•Orantılılık İlkesi
•Seçenek Yaptırım
•Taksirli Öldürme
•Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma
Özet: Tam kusurlu olarak iki kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında orantılılık ilkesine aykırı bir şekilde temel ceza 6 yıl hapis cezası olarak belirlenerek sanığa az ceza tayini ile hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda değerlendirme yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetli görülmemiştir.
(5237 s. TCK m. 50, 85)
(5271 s. CMK m. 230, 232)
TÜRK MİLLETİ ADINA
YARGITAY İLAMI
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
1.İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, 18.07.2023 tarihli ve 2022/605 Esas, 2023/368 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85. maddesinin ikinci fıkrası, 53. maddesinin altıncı fıkrası ve 63. maddesinin birinci fıkrası uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.
2.İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.09.2023 tarihli ve 2023/3991 Esas, 2023/3590 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılanlar vekillerinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; tam kusurlu olarak iki kişinin ölümüne neden olan ve kazadan sonra olay yerinden kaçıp üç gün sonra teslim olan sanık hakkında, alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak, uygun bir ceza hükmedilmesi yerine kusurun ve neticenin ağırlığıyla bağdaşmayacak şekilde sanığa yetersiz ceza hükmedilmesi nedeniyle sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddine ve katılanlar vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren 25.10.2023 tarihli ve 2023/108834 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılanlar Vekillerinin Temyiz Sebepleri
1.Katılanlar Zülal ve Sinem vekilinin temyiz sebepleri; sanık, sübut bulan eylemi olası kastla işlemesine rağmen suçun basit taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne, temel cezanın üst sınırdan belirlenmesi gerektiğinin gözetilmediğine ve re’sen gözetilecek diğer nedenlerle hükmün bozulması gerektiğine ilişkindir.
2.Katılanlar Ertuğrul ve Perihan vekilinin temyiz sebepleri; olay günü sanığın yanında bulunan ve olayın tek görgü şahidi olan kadının tespit edilip, sanığın olay esnasında alkollü olup olmadığının ve diğer hususların açıklığa kavuşturulması için tanık olarak ifadesi alınması gerekirken, bu yöndeki taleplerinin reddedilip, eksik araştırma ve inceleme neticesinde hüküm kurulduğuna, olay sonrasında polislerin yaka kamerasına yansıyan konuşmalarda araç içerisinden yoğun alkol kokularının geldiğinin belirtilmesi, araç içerisinde alkol kutularının bulunması, trafik kaza tespit tutanağında kamera görüntülerine göre kaza öncesi tehlikeli şekilde şerit (makas) değiştirildiğinin ifade edilmesi ve sanığın trafik hız limitinin çok üstünde bir hızla araç kullanması karşısında sanık hakkında bilinçli taksir koşullarının oluştuğunun gözetilmediğine, kabule göre ise sanığa az ceza tayin edildiğine ve re’sen dikkate alınacak diğer sebeplerle hükmün bozulması gerektiğine ilişkindir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
Sanık müdafiinin temyiz sebepleri; dosyaya sunulan kusura ilişkin raporların hatalı olduğu, ölenlerin de kusurlu olduğu gözetilmeden, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinin isabetsiz olduğuna, yasal ve yeterli gerekçeye dayanılmaksızın 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmaması suretiyle sanığa fazla ceza hükmedildiğine ve hükmün bozulması ile sanığın tahliyesine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre:
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1.İlk Derece Mahkemesince, kazadan sonra tanzim edilen ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, olay yeri inceleme ile uzmanlık raporları, kaza ile ilgili temin edilen görüntüler ile görüntülerin içeriği, ölen sürücünün ve ölen yolcunun ölüm sebeplerinin belirlenmesine dair Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin otopsi raporları, kusur durumuna ilişkin soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporu ile kovuşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen rapor başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanık sürücü Yusuf’un, sevk ve idaresindeki otomobil ile 16.08.2022 tarihinde gece saat 01.32 sıralarında, açık havada, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 120 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri dışında, bölünmüş, her biri 3,5 metre olmak üzere toplam 14 metre genişliğindeki dört şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı TEM otoyolu üzerinde, Edirne istikametinden Ankara istikametine doğru seyirle geldiği Çekmeköy ayrımına yaklaşımında sağa doğru yönelerek sağ şeritte seyrine devam ettiği sırada, ön ilerisinde aynı yönde seyir hâlinde olan sürücü Metin yönetimindeki, ön ve arka farları yanmakta olan motosikletin arka kısımlarına, idaresindeki otomobilin sağ ön kısımlarıyla sağ şeritte önlemsizce çarpıp, çarpmanın akabinde zeminde 150 metre fren izi bırakarak, her iki hava yastığı açılan ve ön kısmı tamamen hasarlı olan otomobili emniyet şeridinde durdurup, kaza mahallinden kaçtığı, motosiklet sürücüsü Metin ile beraberindeki yolcu Abdulmecit’in ise olay yerinde öldükleri, kazanın ardından otomobilin hız gösterge ibresinin 0 rakamında bulunduğu tespit edilmekle beraber aracın kaza anındaki hızına ilişkin herhangi bir belirleme yapılamadığı, kolluk tarafından otomobilin plakası ve ruhsatı üzerinden yapılan sorgulama sonucunda sanığın fiilen ayrı yaşadığı eşine ulaşılarak, kaza anında otomobilin sanığın kullanımında olduğunun tespit edildiği, bu tespitten ve kazadan üç gün sonra teslim olan sanığın; araçta bulunan alkol şişelerinin, o gün yanında olan ve alkol alan kimlik ve adres bilgilerini bilmediği Aslı isimli kadına ait olduğunu beyanla kaza anında alkolsüz olduğunu savunduğu, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.
2.Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının açıklanan şekilde gerçekleştiği kabul edilen olayla ilgili olarak İlk Derece Mahkemesince, soruşturma evresinde bilirkişi tarafından hazırlanan 02.09.2022 tarihli ve kovuşturma evresinde Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 30.01.2023 tarihli raporlara itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu; ayrıca, “Sanığın olay yerinden kaçmış ve olaydan üç gün sonra teslim olması sebebiyle soruşturma aşamasında alkol ölçüm raporunun alınamadığı dolayısıyla sanığın alkollü olduğuna dair sanık hakkında şüphe oluştuğu, mahkememizce bu durumun şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın alkollü olmadığı yönünde kabul edildiği” biçimindeki gerekçelerle, yönetimindeki otomobili yasal hız sınırının bir katını aşacak şekilde 240 kilometre/saat üzerinde hızla sürdüğüne ya da art arda gereksiz şerit değişiklikleri yaptığına dair de delil bulunmadığı değerlendirilen sanığın basit taksirle hareket ettiği kabul edilerek, iki kişinin ölümünden dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85. maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
1.Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, bu bağlamda maddi sorunun isabetli bir şekilde tespit edilerek, iki kişinin ölümüyle sonuçlanan kazanın meydana geliş nedeni kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanıp, kazaya etken kusurlu davranışların, motosiklet ile arasında yeterli takip mesafesini korumaya özen göstermeyen ve motosiklete önlemsizce arkadan çarpan otomobil sürücüsü sanık tarafından gerçekleştirildiğinin belirlendiği, mevcut delil durumuna uygun biçimde sanığın sübut bulan eyleminin basit taksir düzeyinde kaldığı sonucuna varılarak, suçun hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmediği, çeşitli suçlardan adli sicil ve arşiv kaydının bulunmasının yanı sıra daha önce alkollü olarak araç kullanmasından dolayı hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkûmiyet kararı verilen ve kazanın ardından olay yerini terk edip, gerek kazadan sonra gerek yargılama sürecinde pişmanlığını samimi olarak gösterdiği herhangi bir davranışı tespit edilemeyen sanık hakkında hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 62. maddesinin birinci fıkrası uyarınca indirim yapılmamasına ilişkin uygulamanın da isabetli olduğu anlaşıldığından, sanık müdafiinin ve katılanlar vekillerinin bu kapsamda yer alan temyiz sebepleri ile aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri reddedilmiştir.
2.Tam kusurlu olarak iki kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun bir ceza hükmedilmesi yerine orantılılık ilkesine aykırı biçimde temel cezanın 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmesi suretiyle sanığa az ceza tayin edildiği anlaşıldığından, katılanlar vekillerinin hükmolunan ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmüş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmuştur.
3.Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Mahkûmiyet kararı verilmesinden dolayı hükmün başında; 5271 sayılı Kanun’un 232. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca suçun işlendiği zaman diliminin (suçun işlendiği saatin) yazılması gerektiğinin gözetilmemesi, hukuka aykırı bulunmuştur.
b) 5271 sayılı Kanun’un “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanakların mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde yer alması gerektiği belirtilmiş, aynı Kanun’un 289. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde de “Hükmün 230. madde gereğince gerekçeyi içermemesi.” durumu, hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında gösterilmiş olup, incelenen dosyada; sanık müdafiinin, hükmün tefhim edildiği duruşmada, mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde sanığın lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep ettiği ve bu talebinin basit taksirle öldürme suçundan hükmedilen uzun süreli hapis cezasının 5237 sayılı Kanun’un 50. maddesinin dördüncü fıkrası yollamasıyla aynı Kanun maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilmesini de kapsadığı ve kanuni imkân da bulunduğu hâlde, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özellikler de göz önünde bulundurularak, hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılması gerektiği gözetilmeden, sanık müdafiinin bu talebi ile ilgili olarak bir karar verilmeksizin gerekçeden yoksun şekilde hüküm kurulması, 5271 sayılı Kanun’un 289. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâli olarak saptanmıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünün (2.) ve (3.a, 3.b) numaralı paragraflarında açıklanan nedenlerle sanık müdafiinin ve katılanlar vekillerinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 25.09.2023 tarihli ve 2023/3991 Esas, 2023/3590 Karar sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 302. maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Hükmolunan ceza miktarı ve tutuklulukta geçen süre dikkate alınarak sanık müdafiinin tahliye talebinin REDDİNE,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca İstanbul Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.12.2023 tarihinde karar verildi.