KAMU DAVASINA KATILMA HAKKI – SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ – SUÇTAN ZARAR GÖRME

1. 5271 sayılı kanunun 294 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer verilen; “Temyiz eden hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır” şeklindeki düzenleme ile aynı kanunun 298 inci maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümünde belirtilen “Yargıtay … temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa temiz isimli reddeder” şeklinde hüküm karşısında 5271 sayılı kanunun temiz sisteminde sebep ve bağlılık ilkesinin kabul ettiği anlaşılmaktadır. Bu ilkenin istisnası aynı kanunun “Hukuka kesin aykırılık halleri” başlıklı 289 maddesidir. 2. Temiz yolunda incelemeye konu hükümde 5271 sayılı Kanunun 289 uncu maddesinde belirtilen nedenlerden herhangi birinin tespit edilmesi durumunda, bu husus temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmemiş olsa dahi hukuka kesin aykırılık haline dayandığı belirtilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin beşinci fıkrası gereği bozulmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır. 3. 5271 sayılı Kanunun 289 maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde “Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması” şeklinde belirtilen düzenleme, hukuka kesin aykırılık halleri arasında yer alıp Yargıtayın temyiz incelemesi sırasında öne sürülen temyiz sebeplerinden bağımsız olarak kendiliğinden göz önünde bulundurulması gereken hususlardan biridir. 4. 5271 sayılı Kanunun suçun mağduru ile şikayetçinin çağrılmasını düzenleyen 233 maddesinin birinci fıkrası; “Mağdur ile şikayetçi Cumhuriyet Savcısı veya mahkeme başkanı veya hakim tarafından çağrı kağıdı ile çağrılıp dinlenir. (Ek cümleler: 8/7/2021 – 7331/21 md.) Kovuşturma evresine geçildiğinde çağrı kağıdına iddianame eklenir” şeklinde, mağdur ile şikayetçinin duruşmaya çağrılmaları hususunu emredici bir hükümle düzenlemiştir. 5. Aynı Kanun’un, ceza muhakemesi hukukuna hakim olan silahların eşitliği ilkesinin gerekleri olarak kovuşturma aşamasında mağdur ile şikayetçinin haklarını belirleyen 234 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ilgili alt bentlerine göre mağdur ile şikayetçinin; “duruşmadan haberdar edilme, kamu davasına katılma, tutanak ve belgelerden (…) örnek isteme, tanıkların davetini isteme, … alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme, davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma şeklinde sayılan haklarını kullanabilmesi için usulüne uygun bir şekilde çağrı kağıdına iddianame de eklenmek suretiyle duruşma gününden haberdar edilmesi ve kanuni haklarının kullanılması sağlanmalıdır. 6. Adı geçen Kanun’un Kamu davasına katılma başlıklı 237 inci maddesinin birinci fıkrası gereği mağdur, şikayetçi ve suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlunun da şikayetçi olduklarını beyan etmeleri durumunda, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında, hükümler önce, kamu davasına katılma hakları bulunmaktadır. Keza kamu davasına katılan sıfatı bulunanın aynı kanun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yollarına başvuru hakkının bulunduğu belirlenmiştir. 7. Maktule ait resmi nüfus kayıt örneğinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan inceleme neticesinde kanuni mirasçısı olan oğlu Kerem’in bulunduğu belirlenmiştir. Buna göre maktule karşı işlenen suçtan zarar gören olarak oğlu K.K.’nin duruşmalardan haberdar edilme şikayet ve kamu davasına katılma iddia ve delillerini sunma gibi kanuni haklarının bulunduğu ancak adına duruşma gününü bildiren usulüne uygun bir davetiye tebliğ edilmediği gibi ilk derece mahkemesi kararının tebliği ile kanun yoluna başvuru haklarından da yoksun bırakıldığı anlaşılmıştır. 8. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa), temel haklar ve ödevler bölümünde yer alan “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36 maddesinin birinci fıkrası; “Herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddaa ve savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiştir. O halde iddia hakkı savunma makamına tanınan savunma hakkının mağdur şikayetçi ve suçtan zarar gören üzerindeki görünümü olup adil yargılama hakkının bir unsurudur. Anayasa tarafından temel haklar kapsamında korunan iddia hakkının sınırlandırılması verilen kararın hukuka aykırıldığına neden olacaktır. 9. Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; suçtan zarar gören sıfatı bulunan K.K. adına duruşma gününü bildirir, iddianame ekli usulüne uygun davetiye tebliğ yoluna gidilmesi suretiyle kanuni haklarından yararlandırıldıktan ve öne sürdükleri delillere karşı sanığa savunma hakkı tanındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini yoluna gidilmesi gerektiği gözetilmeden, iddia hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulması, 5271 sayılı Kanunun 289 maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi kapsamında hukuka kesin aykırılık olarak saptanmıştır. (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 12.01.2023 tarih ve 2022/7936 Esas 2023/118 Karar)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir